15 Nisan 2017 Cumartesi

Yeni Ofis, Yeni Stil...


Kapsül gardırop tam bir yıldan fazladır hayatımın en önemli parçası.

Her sabah ne giyeceğim derdimin büyük oranda sona ermesi ve giydiğim şeyi büyük mutlulukla giymek sabah stresini minimuma indirdi. Vakit kaybını inanılmaz derecede önledi.

İnsanlar kapsül gardırop deyince nedense 2-3 kıyafetle hayatını geçirdiğini sanıyorlar ama öyle değil işte. Hatta bazen bakıyorum da, kapsül gardırobumda ne kadar çok şey var ve pek çoğunu da giymiyorum bile... Bir de tıklım tıkış gardıropları düşünsenize...

Ben profesyonel turist rehberiyim. Mesleğimi icra ettiğim zaman hayatım hep yollarda, sokaklarda, başka şehirler, ülkeler ve otel odalarında geçiyor haliyle. Kıyafet konusunda minimalist oluşum meslek hayatıma yansımıştır yıllardır ve 15 günlük bir tura bile gidecek olsam evden çıkmadan yarım saat önce valizimi hazırlayabilirim, hiçbir eksiğim de olmaz. O kadar otomatikleşmiştir bu durum bende.

"Nasıl yani?" diyeceksiniz büyük ihtimalle. Program bellidir, hava durumu üç aşağı beş yukarı bellidir, nerede ne gün ne yapılacağı bellidir ve tüm bunlar yolculuk gardırobumu hemen oluşturmamı sağlar.

Tabii bu oldukça zamanımı aldı. En başta böyle değildim. Her zaman fazla kıyafet götürüp çoğunu giyilmeden geri getirirdim, gereksiz ıvır zıvırı da taşırdım yanımda ve anlayacağınız boşuna hamallık yapardım.

Zaman içinde kendimi de tanıdım, neyi yapıp neyi yapmayacağımı çok iyi biliyorum yıllardır. Ona göre de valizimi hızla hazırlayabiliyorum, hiç şaşmayan bir şekilde her şey yerinde kullanılıyor ve geri döndüğümde en fazla yedek olarak düşünüp yanıma aldığım bir ya da iki kıyafet parçası oluyor kullanılmamış, bazen o bile olmuyor.

Rehber olarak yollarda olduğum için her gün başka kıyafet giyiyorum haliyle, hatta gezinin konseptine göre, ülkeye, şehre, gidilecek, ziyaret edilecek yerlere göre giydiklerim değişiyor ama bunların hepsi de kapsül gardırobumun bir parçası.

Şimdilerde durum biraz daha değişik. Artık yalnızca rehber değil aynı zamanda acenteciyim. Bir seyahat acentesinin genel koordinatörüyüm. Tabii rehberliğe devam edeceğim ve kıyafet sistemim de eskisi gibi sürecek ama ofis yaşamımda bu böyle olamaz.

Düşündüm taşındım. Her sabah ne giyeceğim derdi istemediğimi, gün içerisinde çok ciddi kararlar almam gerekeceğini ve daha sabahın köründe bu sorunla kendimi yıpratmak istemediğimi gördüm. İşime konsantre olmak, giydiklerimin içinde süper rahat hissetmek, ofis kıyafetimin aksesuarlarla renklendirilebilme imkanına sahip olması önemliydi. Bir toplantıya katılmam ya da bir yere gitmem gerekirse kıyafetim uygun mu diye düşünmek istemediğimi de biliyordum.

Ofise geçmeden önce iki ay zamanım vardı, her şeyi denedim ve sonunda hem ne istediğimi hem de aradığımı buldum. Şimdilik, karşıma bambaşka bir bluz vs çıkmaz ve fikrimi değiştirmeme sebep olmazsa içinde inanılmaz rahat ettiğim siyah jeanlerim ve siyah kayıkçı yaka tişörtümle çok mutluyum.

Soğuk havalarda ceket, hırka vs ile de kombine edilebilecek gayet rahat ve kullanışlı bir kıyafet tarzı oldu.

Ofis yaşamım için düşündüğüm bu kıyafeti hafta sonları kullanmıyorum. Örneğin turizmin hafta sonu olmaz ve ben hafta sonu ofisi açarsam asla o kıyafetle gitmiyorum ofise.

Hayatımın diğer anlarında da bu kıyafet yok... Şimdilerde daha da çok giyecek şeyim var iş dışındaki hayatımda.

Üniforma gibi değil mi? Öyle zaten. Üniforma iyidir.

Şimdi ben her sabah uyandığımda evde vaktimi bambaşka şeylere harcarken buluyorum kendimi. Kapsül gardırobumun bir köşesinde asılı işe giderken giyilmeyi bekleyen bu kıyafetimi çok seviyorum.

Kendi stilinizi yaratın. Birkaç tane alın ki temizlik vs sorun olmasın. Sabahları ne giyeceğim diye tüm enerjinizi tüketmeyin. Hayatınızı keyifle yaşayın...

Stilinizi yaratın. Stiliniz imzanız olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder