19 Aralık 2019 Perşembe

Yeni Yıla Doğru Minimalist Hayat


Koca bir yıl geçti. Nasıl geçti anlamadım desem? Gerçekten de anlamadım. Sanırım hayatımın en hızlı geçip giden yılı oldu.

Şimdi 2020 yaklaşırken her zaman olduğu gibi, bu yıl hayatımda neler olup bitmiş ve 2020'den beklentilerim ne diye soruyorum kendi kendime.

Aslında galiba beklentilerim yeni gelen yıldan değil, kendimden. Öncelikle bunu öğrendim.

2019'da karavan hayalime çok yaklaşmıştım ama tam anlamıyla aradığım aracı bulamadığım için hayal kendi kendini biraz erteledi. Gelecek sene bu hayali gerçekleştirmek için gerekenleri yapmam gerektiğine karar verdim. Bir şekilde olacak biliyorum. Bakalım.

Bu arada 2019'da tam anlamıyla minimalist olma yolunda iyi adımlar attığımı gördüm.

Bir kere ciddi anlamda alışveriş konusunda çok dikkatli davrandığımı söyleyebilirim. Gerçekten gerekmeyen hiçbir şey almadım. Zaten yoğun tempoyla çalışırken böyle şeylere pek de vakit kalmıyor.

Aslında kendime vakit ayırdığım bir yıl oldu 2019. Bol bol inzivaya çekildim. Hatta yazın tatile bile gittim.

Aralık ayı geldiğinde senenin uçarak geçip gittiğini ve gelecek sene için neler yapmayı planladığımı düşünürken, bütün yıl dilimden düşmeyen bir söz beni durdurdu: "Yerleşik düzene yatırım yapmayı sevmiyorum!"

Evet, sevmiyorum doğru ama bu demek değil ki gerekenleri de yapmayacağım, sonuçta bir evde yaşıyorum ve karavan hayalim gerçekleşse de bir üs mutlaka olacak diye karar vermiştim zaten. O halde biraz evle ilgilenme zamanı dedim ve Netflix'te minimalizm temasına uygun olan şeyleri izlemeye başladım. Minimalizm, Tidying up with Mari Kondo, Stay Here, Tiny House Nation gibi...

Hepsi inanılmaz derecede ufkumu açtı. Zaten bildiğim ve uyguladığım şeylerin teyit edilmesi gibi bir şey oldu bir yandan, öte yandan da bana ilerisi için inanılmaz fikirler verdi.

Zaten karavanda yaşar gibi bir hayat sürüyorum aslında, benim evim de Tiny House sayılır. O zaman bari bu süreci daha da kendimi bu hayata hazırlayarak geçireyim dedim.

Her şeyi baştan ele almaya karar verdim. Önce gardrobuma el attım bir kez daha. Gene bir sürü şey verdim. Ama en azından daha derli toplu bir hal aldı. Ben hâlâ yapacak bir sürü şey olduğunu biliyorum elbette...




Bu fotoğraf günlük kıyafetlerin olduğu kısım. Benim gardrobum mevsimlik değil yıllıktır. Gece kıyafetleri, dış giyim ve ayakkabılar diğer kısımda, pantolonlar da öyle. Ayakkabıları oldukça azalttım.




Bu da çekmecelerimden biri.


Yatak odam zaten hep sadedir. Ben mümkün olduğunca yatak odasının huzur veren bir yer olmasını isterim. Yatak odam bu fotoğrafta göründüğü gibi işte...




Aynanın arkası az önce içini gördüğünüz elbise dolabım. Bence huzur olması gereken yerlerdir yatak odaları. Sadelik ve huzur. Kediler de bunu sever.




Sonra sıra kitaplara geldi. En zorlandığım kısım yıllardır. O dev kütüphanemi kaç kez revize ettim, ne kadar kitap verdim defalarca ve hâlâ çok kitap var, çok fazla. Gerçi artık kitaplar ağırlıklı olarak meslek kitapları olarak azaldı, veremeyeceğim referans kitapları ve meslek kütüphanemin önemli kitapları var. Edebiyatı ağırlıklı olarak veriyorum. Bu sefer de yeni rehberler de faydalansın diye artık hiç kullanmadığım, okumadığım meslek kitaplarımı İRO'ya (İstanbul Rehberler Odası) bıraktım. İki koli kitabı da Gaziantep'te bir kütüphaneye bağışladım.

Bazı kitaplar var ki veremem, Süryanice kitaplarım, Süryani kültürü kitaplarım, bazı meslek kitapları, yazarından imzalı kitaplar vs. Gene de hâlâ elden çıkartılması gerekenler olduğunu görüyorum. Onları da önümüzdeki günlerde bitireceğim kesinlikle.






Bunlar kitap dendi mi evde en sevdiğim ve huzur duyduğum köşeler. Elbette bu kadara inmesi mümkün değil kitap sayısının ve iki kütüphane ünitesi var bu fotoğraflarda görünmeyen, bir de dolapta duran bir kitap topluluğu, toplam kitap sayım kaç oldu inanın bilmiyorum ama epey azaldığı kesin.

Kitap konusunda radikal çözümler bulmayı hep istemişimdir. Elimdeki tüm kitapları bir minnacık USB'ye sığdırsam falan gibi. Bu pek çok kitabım için mümkün değil, onların e kitap olarak bulunması imkansız, ancak kendim yaparsam olur ama bu arada e kitap konusu bana artık hiç de sevimsiz gelmiyor, hatta sesli kitap konusuna bile girdim ve çok sevdim. Artık mümkün olduğunca kitapları Kindle'dan okuyorum, belgelerimi de pek çok kitabımı da ona yüklüyorum.




Bu arada çalışma masamın inanılmaz dolu ve beni rahatsız eden bir görüntüsü vardı. O konuda da sanırım başarılı bir çalışma yaptım gibi... Bakın artık masam böyle.




Mutfak konusunda zaten oldukça az şeyim var başka insanların mutfaklarına kıyasla ama bana hâlâ fazla, çok fazla geliyor her şey. Mutfağım, minicik evimde bir "açık mutfak". Çok seviyorum orayı.





Son derece fonksiyonel raf ve dolaplar var mutfakta.



Taşınırken çok şey verdim, eledim. Gerekli olanları bıraktım aslında. Günlük kullanım için olanlar bu dolaplarda ve rahat ulaşabileceğim yerlerde.




Erzak ve baharat dolabım da böyle...



Yok yok burada fazla hiçbir şey yok. Burada gördüğünüz ilk iki raftaki tüm baharatları kullanıyorum ben. En alttakiler de erzak zaten ve bir veganın yediği şeyler işte...

Mutfak dolaplarındaki günlük kullanıma ayrılmış şeylerin dışındaki birkaç şey de salondaki büfede duruyor. Salon ve mutfak aslında iç içe benim evde.




Şu en başta söylediğim, yerleşik düzene yatırım yapmayı sevmemek meselesi var ya, ben onu aslında salona bir türlü almadığım kanepe için söyleyip duruyorum. Bununla da gayet iyi idare ediyorum taşındığımdan beri.



Burada oturup televizyon izliyorum hatta bazen bilgisayarımı da yanıma alıp buradan çalışıyorum.




2020 yaklaşırken bende durumlar böyle. Yeni yılda her şeyden önce karavan yaşamına bir adım daha yaklaşmayı, aradığım uygunluktaki aracı bulup alabilmeyi, yazılarımı yazmayı, kitaplarımı bitirmeyi, mucizevi tüm güzelliklerin gelmesini ve her şeyden önce de sağlıklı olmayı diliyorum.

Hepinize sıhhat ve afiyetle harika bir yıl dilerim... Sizin için hayırlı olacak tüm dilekleriniz gerçekleşsin.










28 Aralık 2018 Cuma

Minimalistin Günlükleri - 2

İlk yazıyı yazdığımdan beri okuduğum yazıların, izlediğim videoların, yaptığım araştırmaların haddi hesabı yok.

Bayağı bir şeyler öğrendim ve ne istediğim yavaş yavaş şekilleniyor…

Aslında ne istediğimi tam olarak biliyorum.

Gördüğüm bazı fotoğraflar ufkumu açmış, hayaller kurmama sebep olmuştu.






Bir kere tuvalet ve banyo mekânlarım ayrı ayrı olmak zorunda. Ben lavabonun olduğu yerde yıkanamam. Kesinlikle çamaşır makinesi de koyacak yerim olmalı. Bunların yanı sıra saklama alanı bol olmalı. Arka kapıyı açınca tüm manzaraya şahit olabileceğim şekilde olmalı. 

Bazı standartlarımdan vazgeçmeden istiyorum karavanı. Kitaplarımın bazıları da benimle gezecek. Minik bir kapalı kütüphane yapacağım bir yere. Şaraplık da istiyorum. Buzdolabım ve buzluğum da kaliteli olmalı.

Çok şey değil aslında istediğim ama bu istediklerimi hazır bir karavanda bulmam zor. Zaten hazır karavanların bütçeleri çok yüksek ve yeni oldukları için de inanılmaz vergiler çıkacak karşıma. Bu nedenle uzunca süredir bir yandan da kendim yaptırayım karavanı diye düşünmüyor değilim.

Beni B sınıfı dışında bir ehliyete mahkum etmeyecek bir araç olması lazım. Birçok marka ve model bana hoş göründü ama en sonunda gönlüm Volkswagen’e kaydı gene. Sanırım Volkswagen Volt LT35 panelvan (minibüs değil) benim için en iyi çözüm olacak.



Böyle bir araç bulup ekspertizini de yaptırıp içini dilediğim gibi yaptırmaya karar verdim. Fotoğraflarda gördüklerinize benzeyecek bazı şeyler ama bence çok daha güzeli olacak.

Bu arada sürekli uzman görüşü de alıyorum. Kararımın bu yönde gelişmesinde onun da katkısı var. Ama sanıyorum bu en doğrusu.

Elbette Şubat sonundaki Kamp ve Karavan Fuarı’na gidip her şeyi incelemek ve fikir almak istiyorum.

Yeni yıldaki hedeflerimden biri bu karavan. Bazı başka hedeflerim de var elbette. Mesleki konuda olsun, özel yaşamımda olsun… Ama bir de minimalist yaşamımda da bazı hedeflerim var.

Ne gibi? Her şeyden önce bir üs gibi olacak olan evde kalması gerekenler ve karavana gidecekler konusu önemli. Gerçi ona zaman var henüz ama bunu en azından kütüphanem konusunda mutlaka yapmam gerekiyor. Kütüphanemin kim bilir kaçıncı kez revize edilecek olması bana garip gelmiyor artık. Elden çıkardıklarım ve çıkaracaklarım en azından birilerine belki faydalı olur.

Kitapları verilecekler, kalacaklar gibi ayırmak zorundayım. Özellikle de meslek kütüphanemde eğer hâlâ gidecek kitaplar varsa onlarla ne yapacağıma karar vermem gerekiyor. Ama ağırlığı azaltmam ve merkez kütüphanenin tam istediğim rahatlıkta olması önemli benim için.

Acaba diyorum, karavanda olduğum zamanlar da mutlaka yanımda olmasını istediğim kitapları da bu süreçte dijital ortama mı geçirsem?

Bu güzel hayallerle yeni yılı karşılayacağım ve umarım 2019 güzelliklerle gelir ve herkesin hayalleri de şayet hayırlı olacaksa gerçek olur.

Hepinize mutlu, sağlıklı ve hayallerinizin gerçek olacağı bir yeni yıl diliyorum.

19 Aralık 2018 Çarşamba

Minimalistin Günlükleri - 1


Merhaba...

Son paylaşımdan bu yana ne kadar çok şey oldu.

Öncelikle yaşamımda çok şey değişti. Turizmciler olarak çok zor bir dönemden geçtik. Ben de turizmde yalnızca rehberliğe devam etmeye karar verdim. Kendi gezilerimi pazarlayacak ve kaliteyi her şeyin önünde gören acentelerle çalışmaya başladım.

Gazetede yazmaya da adada yaşamaya da devam. Ada bana çok iyi geliyor her anlamda ne yalan söyleyeyim!

Minimalist yaşam da süper gidiyor aslına bakacak olursanız. Kapsül gardırop sistemim tam olarak oturdu artık. Zaten iki buçuk sene olmuş. Oturmalı elbette.

Bu arada geçtiğimiz günlerde bir karar aldım. Radikal bir karar ama ben zaten hep radikal kararlar alan biri oldum ömür boyu.

Karavan almaya karar verdim.



Çocukluğumdan beri kök salmayı hiç sevmedim. Özgür bir ruhum ben. Genç kızlığım babamın muhteşem hatta dahiyane karavan fikirlerini dinlemek, yaptıklarını izlemekle ve onunla gurur duymakla geçti. Amcam ve yengemin de bir karavan serüveni vardı bir dönem ve ben de yanlarındaydım kısa süre için de olsa.

Belki şuur altıma bir şekilde yerleşmiş bir şey bu.

Hayat ne getirir ne götürür bilemiyorum ama bu konuda çok kararlıyım. Fakat bazı şeyleri çok ciddi düşünmem gerekti. Uzun zamandır kafa patlatıyorum. Çok uzunca bir süredir karavan konularıyla ilgili her şeyi ve hemen herkesi takipteyim.

Yine uzunca bir süredir kendi kendime düşünüyorum ve danışabileceğim insanlara ne istediğimi anlattım.

Vardığım sonuç da şu:

Hayatımda vazgeçemeyeceğim bazı şeyler var. Yok edemeyeceğim ve atamayacağım bazı şeyler. Bunlar bir karavanda olamazlar. Olması ya da olabilmesi için ABD'deki gibi otobüs karavan almak lazım ki benim istediğim bu değil. Bu atamayacağım ve vazgeçemeyeceğim şeyler kütüphanemin belli bir bölümü ve bazı gerçekten atamayacağım anılar.

Şeylerden vazgeçmek benim için çok kolay. Hayattan beklentilerim de belli. Rahat etmek istiyorum. Yalnız kalmak istiyorum. Yazı yazmak ve gezmek istiyorum ama bir yandan da gittiği yere kadar rehberliğimi devam ettirmek istiyorum. Mesleğimin zirvesindeyim ve bu kararları iyi düşünmek zorundaydım.



Peki ne olacak?

Öncelikle nasıl bir yaşam olmalı konusunda epeyce kafa patlattım. Tamam diyelim ki istediğim gibi bir karavanı aldım ya da yaptırdım. Ada ne olacak? Adadaki ev benim değil ama karavan yaşamına alışana kadar bir müddet daha evi kapatmamayı düşünüyorum. Bir de Selçuk Efes'te evim var. Ev oturulacak durumda ama benim evi aktive etmem lazım.

Şimdi şöyle düşündüm, karavan süreci adada geçsin. Karavan olayı kesinleşip ben onu yaşama geçirdiğim anda ya da o süreçte Selçuk meselesini de çözmek için start veririm.

Selçuk aktif hale geldiğinde de zaten neyin ne olduğu ve olacağı belli olmuş olur ve ben de adadaki evi kapatır şayet varsa Selçuk'a gidecek bir şeyler onları oraya taşırım diye düşündüm.

Gelelim şimdi nasıl bir karavan istediğime.

Bu konuda çok düşünmem gerekmedi. Çekme karavan istemediğimi biliyorum. Araçtan in, karavana bin yapmak istemiyorum. Ayrıca benim planlarıma ve yaşam tarzıma hiç uymayan bir şey. Neyse... Motokaravan bana uyan şey. Benim istediğim de o.

İlk etapta Fiat Ducato tarzı bir şeyler düşündüm, sonra Aydos Karavan'ın Matrix modeli de benim ilgimi çekti ama gözüm aslında Volkswagen'in California XXL modelinde.



Bir karavanda neler arıyorum. Elbette bazı konforları istiyorum. Sonuçta ben onu evim gibi kullanacağım. Evim olacak. Bazı gereksiz şeylerden ve gereksiz konforlardan elbette vazgeçebilirim ama öyle şeyler var ki mutlaka olmalı.

Öncelikle kesinlikle banyo ve tuvalet ayrı mekanlar olmalı. Mutfak kısmı genelde fena değil düzgün karavanların.

Karavanları ve karavan yaşamlarını incelerken bir şey dikkatimi çekti. Kimse çamaşır konusundan bahsetmiyor. Bu benim için önemli. Bir ara çamaşır makinesi olan bir karavancının videosunu izledim. Dedim tamam demek ki bir çözümü var. Sonra araştırdım ve gördüm ki meğerse ne çok karavan çamaşır makinesi çözümü varmış. Hem de gayet güzel.

Sonra ben karavanda ayakta dutabilmeliyim. Dapdaracık bir karavanın içinde boğulmak istemem. Ama sanırım bahsettiğim o beğendiğim modellerden de belli ne istediğim.



Güvenlik konusu kafamı pek kurcalamadı çünkü bu gayet iyi bir şekilde çözülüyor bugün Türkiye'de de yepyeni teknolojilerle.

Teknoloji demişken, teknolojiden de vazgeçmek gibi bir niyetim yok elbette. Karavanda internet de istiyorum, bilgisayarım da yanımda olacak, çalışmalarımın belli bölümlerini böyle yürütüyorum zaten. Televizyonum da olsun isterim belki. Tam emin değilim.

Ama en önemlisi ısınma sorunu çıkarmayacak, gerekirse güneş panelleri kullanabileceğim bir karavan olmalı.

Neyse şimdi detaylarda boğulmanın zamanı değil. 23 Şubat - 3 Mart arasında Kamp ve Karavan Fuarı var. Tam da denk geldi. Bu fuara gidip her şeyi yerinde ve tek tek inceleyip katalog almak, bilgi toplamak istiyorum. Sanıyorum karar sürecimde bu çok önemli.

Belki de bir karavan kiralayıp kısa bir deneme de yapabilirim yazın falan... Önemli bence bu.

Şimdilik fuara kadar karavan markası ve modeli konusunda atıp tutmamanın, fuarda gereken bilgileri aldıktan sonra karar vermemin gerektiğini düşünüyorum. Bakarsınız karavanı sanayide yaptırırım. Belli mi olur?

Her şeyi düşünüyorum. Maddiyat mesela. Her şey... Ufak ufak planlar yapmaya ve hayata yer açmaya başladım...

Bu günlüklerde bu süreçte yaşadıklarımı ve karavana sahip olduktan sonra da karavan yaşamını paylaşmayı planlıyorum.

Bana şans dileyin... Haydi hayırlısı dostlar...


15 Nisan 2017 Cumartesi

Yeni Ofis, Yeni Stil...


Kapsül gardırop tam bir yıldan fazladır hayatımın en önemli parçası.

Her sabah ne giyeceğim derdimin büyük oranda sona ermesi ve giydiğim şeyi büyük mutlulukla giymek sabah stresini minimuma indirdi. Vakit kaybını inanılmaz derecede önledi.

İnsanlar kapsül gardırop deyince nedense 2-3 kıyafetle hayatını geçirdiğini sanıyorlar ama öyle değil işte. Hatta bazen bakıyorum da, kapsül gardırobumda ne kadar çok şey var ve pek çoğunu da giymiyorum bile... Bir de tıklım tıkış gardıropları düşünsenize...

Ben profesyonel turist rehberiyim. Mesleğimi icra ettiğim zaman hayatım hep yollarda, sokaklarda, başka şehirler, ülkeler ve otel odalarında geçiyor haliyle. Kıyafet konusunda minimalist oluşum meslek hayatıma yansımıştır yıllardır ve 15 günlük bir tura bile gidecek olsam evden çıkmadan yarım saat önce valizimi hazırlayabilirim, hiçbir eksiğim de olmaz. O kadar otomatikleşmiştir bu durum bende.

"Nasıl yani?" diyeceksiniz büyük ihtimalle. Program bellidir, hava durumu üç aşağı beş yukarı bellidir, nerede ne gün ne yapılacağı bellidir ve tüm bunlar yolculuk gardırobumu hemen oluşturmamı sağlar.

Tabii bu oldukça zamanımı aldı. En başta böyle değildim. Her zaman fazla kıyafet götürüp çoğunu giyilmeden geri getirirdim, gereksiz ıvır zıvırı da taşırdım yanımda ve anlayacağınız boşuna hamallık yapardım.

Zaman içinde kendimi de tanıdım, neyi yapıp neyi yapmayacağımı çok iyi biliyorum yıllardır. Ona göre de valizimi hızla hazırlayabiliyorum, hiç şaşmayan bir şekilde her şey yerinde kullanılıyor ve geri döndüğümde en fazla yedek olarak düşünüp yanıma aldığım bir ya da iki kıyafet parçası oluyor kullanılmamış, bazen o bile olmuyor.

Rehber olarak yollarda olduğum için her gün başka kıyafet giyiyorum haliyle, hatta gezinin konseptine göre, ülkeye, şehre, gidilecek, ziyaret edilecek yerlere göre giydiklerim değişiyor ama bunların hepsi de kapsül gardırobumun bir parçası.

Şimdilerde durum biraz daha değişik. Artık yalnızca rehber değil aynı zamanda acenteciyim. Bir seyahat acentesinin genel koordinatörüyüm. Tabii rehberliğe devam edeceğim ve kıyafet sistemim de eskisi gibi sürecek ama ofis yaşamımda bu böyle olamaz.

Düşündüm taşındım. Her sabah ne giyeceğim derdi istemediğimi, gün içerisinde çok ciddi kararlar almam gerekeceğini ve daha sabahın köründe bu sorunla kendimi yıpratmak istemediğimi gördüm. İşime konsantre olmak, giydiklerimin içinde süper rahat hissetmek, ofis kıyafetimin aksesuarlarla renklendirilebilme imkanına sahip olması önemliydi. Bir toplantıya katılmam ya da bir yere gitmem gerekirse kıyafetim uygun mu diye düşünmek istemediğimi de biliyordum.

Ofise geçmeden önce iki ay zamanım vardı, her şeyi denedim ve sonunda hem ne istediğimi hem de aradığımı buldum. Şimdilik, karşıma bambaşka bir bluz vs çıkmaz ve fikrimi değiştirmeme sebep olmazsa içinde inanılmaz rahat ettiğim siyah jeanlerim ve siyah kayıkçı yaka tişörtümle çok mutluyum.

Soğuk havalarda ceket, hırka vs ile de kombine edilebilecek gayet rahat ve kullanışlı bir kıyafet tarzı oldu.

Ofis yaşamım için düşündüğüm bu kıyafeti hafta sonları kullanmıyorum. Örneğin turizmin hafta sonu olmaz ve ben hafta sonu ofisi açarsam asla o kıyafetle gitmiyorum ofise.

Hayatımın diğer anlarında da bu kıyafet yok... Şimdilerde daha da çok giyecek şeyim var iş dışındaki hayatımda.

Üniforma gibi değil mi? Öyle zaten. Üniforma iyidir.

Şimdi ben her sabah uyandığımda evde vaktimi bambaşka şeylere harcarken buluyorum kendimi. Kapsül gardırobumun bir köşesinde asılı işe giderken giyilmeyi bekleyen bu kıyafetimi çok seviyorum.

Kendi stilinizi yaratın. Birkaç tane alın ki temizlik vs sorun olmasın. Sabahları ne giyeceğim diye tüm enerjinizi tüketmeyin. Hayatınızı keyifle yaşayın...

Stilinizi yaratın. Stiliniz imzanız olsun.

31 Ocak 2017 Salı

Bir Minimalistin Pazar Temizliği

Minimalist olunca hiç temizlik yapmıyorsunuz, hiç ortalık karışmıyor, atılacak şey çıkmıyor gibi şehir efsanelerine rağbet etmeyin derim.

Elbette çok daha temiz kalıyor ortalık, çünkü yaşama alan açtığınız için, çarpıp kırıp dökeceğiniz eşyalarınız eksildiği için, yani etraf daha sakin olduğu için aslında her şey daha da çok gözünüze görünecektir. En ufak bir tozu bile göreceksiniz. İnanın.

Ortalık karışır, hem de nasıl karışır. Bir minimalist her şeyini yayar dökerse karışır, aldığını aldığı yere koymazsa elbette karışır. Bunu herkes gibi biz minimalistler de yaşarız. O nedenle hayattaki en büyük zevkim, yatmadan önce her şeyimi aldığım yerine koymak ve etrafı derli toplu görmek. Yanlış anlamayın, bu bir takıntı değil, titizlik falan da değil. O kadar güzel oluyor ve ortam huzur veriyor ki her şey derli toplu olunca. Eskiden zaten çok eşya, zaten her yer karışıyor toplasam bile diye, aldığımı aylarca yerine koymadan yaşayabiliyordum.

Minimalist olunca atılacak ne çıkacak ki demeyin. Öyle bir çıkıyor ki...

Fakat birazdan okuyacağınız tarz temizliği minimalist olma aşamalarını geçmeden denemenizi salık vermem. Yani önce kapsül gardırop ve diğer ev aşamalarını hallettikten sonra bu tarz temizlikler daha işe yarar.

Bir sonraki yazımı Kapsül gardırop sonrası minimalist olmak için atılması gereken adımlara ayıracağım...

Geçen Pazar günü evde vaktim vardı ve temizliğe girişeyim dedim Düşler Atölyesi'nde.

Önce kapsül gardırobumun dahil olanlar ve olmayanlar listesindeki her şeyi tek tek elden geçti. Haliyle ben mevsimlik değil, yıllık kapsül gardırop kullandığım için her şeyim elimin altında. Bu bana genelde kolaylık sağlıyor. Valizlere, kutulara konup kaldırılmış şeyleri sevmiyorum. Bir şeyler kutudaysa şayet onlar da derli toplu durmaları için, katlama metodları uygulanarak ve üstten bakıldığında içinde ne olduğunu görecek şekilde.

Kapsül gardıroptan dahil olmayanlar listesine aldığım kısımdan bir şeyler çıktı.

Bu kış çok soğuk geçiyor ve ben de o nedenle gerek evde gerek dışarıda giymek için bir sürü kalın çorap almıştım. Çorapların durduğu çekmeceyi elden geçirdiğimde gene bir sürü çorabı attığımı ama hala artık giyilemeyecek hale gelmiş birkaç tane çorabın orada durduğunu gördüm.  Fotoğrafta görüldüğü gibi 6 çift çorap artık işe yaramaz hale geldikleri için çöpe yollandılar.


Troia kazı t-shirtümü çok severek giydim yıllar yılı. Bedenime çok ama çok büyük gelen bu t-shirt son yıllarda evde giydiklerim listesinde yer aldığı için, kapsül gardırop sayısına dahil olanlardan değildi, belki de bu nedenle ve çok rahat olduğu için bugüne kadar giymeye devam ettim. Havalar ısınınca giyer miyim diye sordum kendime. Cevabım hayır oldu. Kendisiyle vedalaştım ve giysi kumbarasına attım.


Bu t-shirtü de Mardin'de bir mağazadan almıştım birkaç yıl önce. Çok güzel ve keyifli bir tasarım ama ben giymek istemediğimi, belki başkasını mutlu edebileceğini düşündüm. O da veda sonrası giysi kumbarasına gitti.


Vedaların en zoru... Kaç yıldır benimle bilmiyorum. Yıllar yılı hem evde hem dışarıda giydiğim bir ceket. Son yıllarda yalnızca evde giydiğim ve üniformam gibi olan ve inanılmaz derecede sevdiğim bir parça.  Ev kıyafetleri kategorisine girdiği için kapsül gardırop dahil olanlar listesinde değildi haliyle, o nedenle de kendisiyle vedalaşmayı habire erteliyordum. Artık tamir edilemeyecek vaziyete gelen kol ağızları ve paramparça olan dirsek bölümlerine rağmen, yün olmasa da (zaten vegan olduğum için yün kullanmam) çok ısıttığı için vedalaşmayacağım tek parça diyordum. Ama Pazar günü aniden kendisiyle ayrılmamız gerektiğini düşündüm. Çok zor oldu. Gülmeyin ama ağladım bile... Öpüp kokladım. Seninle şimdilik vedalaşıyoruz, gene karşıma çıkacaksın, başka bir şey olarak elbet dedim. Çok zorlandım onu ne yapmam gerektiği konusunda karar verene kadar. Ama o da sonunda giysi kumbarasına gitti. Belediyeden geldiklerinde isterlerse alıp tamir eder ve değerlendirirler, isterlerse de atarlar. Ben atamadım... Kıyamadım...


Yatak takımlarını da minimuma indirmiştim ve tabii bu durumda takımlar da bozulmaya başladı. Çok uzun yıllardır kullandığım bir nevresimin ve yastık kılıflarının artık pek de yumuşak olmadıklarını ve onların da yıllardır benimle olduklarını, bozulmadıklarını ama kullanmak istemediğimi fark ettim. Vedalaştık, giysi kumbarasına yollandılar onlar da...


Evrak konusunu daha önce de yazmıştım. Bende çok evrak vardır, arşivim çok büyüktür ama yine de nasıl oldu bilmiyorum, epeyce azalttım. Çoğunu dijital ortama taşıyıp yok ettim göz önünden. Gene böyle bir sona kalan evraklar kutusundan bazı belgeleri tarayıp dijital ortama taşımıştım Cumartesi günü, evrakları da Pazar günü çöpe yolladım.


İnanılmaz sayıda broşür çıktı bir kutumdan. Üstelik o kutuyu daha önce evrak düzenleme sırasında bayağı boşalttığımı hatırlıyorum. Fakat baktım da, bu broşürlerin hepsi lazım. Hepsi de turizm broşürleri. Tek tek ayırıp bir çantaya yerleştirdim ve hepsini ofise götürdüm, 5kilodan fazlaydı kesin, zor taşıdım ama taşıdım. Sonra orada beni bekleyen broşürlerle birleştirerek düzen yaptım, dosyalara, zarflara koydum. Onlar atılmadı, kullanılacakları yere gitmek için Düşler Atölyesi'nden çıktı.


Verimli bir Pazar temizliği oldu diyebilirim. Daha gene de yapılacak çok şey, ayrılacak ve belki atılacak, belki verilecek de çok şey var ama bu bile yine derin nefes almamı sağladı.


28 Ocak 2017 Cumartesi

Dahil Edilmeyenler Listesi - 2 (Takılar)


Bu kış çıktıktan sonra bir seneyi tamamlayacak olan bir minimalistlik girişimim var, biliyorsunuz.


Kapsül Gardırop ile başlayan bu süreç tüm hayatıma sirayet etti haliyle.

Bu süreçte olması gereken sırayla her şey minimuma indirildi.

Çok daha da öncesinde başlayan bir takıları azaltma projem vardı. Torbalar dolusu takıyı dağıttım, hediye ettim, genç kızlara verdim ve sonuçta kullanmaktan zevk aldığım, mutlu olduğum parçalar benimle kalsın istedim.

Nitekim öyle de oldu. Mücevher sınıfına giren takılarla, fantezi takılar kaldı sonuçta geriye.

Yeri gelince kullanılanlar var mesela, kıyafete göre mevsimine göre… Liste uzar gider.

Her şeyi ulaşılabilir yerlere koydum. Kolyeleri bir askıda asılı tutuyorum, diğer takılar da belli kutularda gözümün önünde. Çünkü sonuçta dolaplara, çekmecelere kaldırdığın şeyler, görmek istemediğin şeyler ve kullanılmayıp öyle gidiyorlar...

Kapsül gardırop çalışmalarının dahil edilmeyenler listesinde yer alan aksesuar bölümüne giren takılar aslında sonsuz, sınırsız sayıda olabilir ama minimalistlik projesi kapsamında elden geçmeleri düşüncesini taşıyorum.

Neredeyse son bir yıldır, belki de eskisi gibi çok fazla aktif bir hayat sürmediğimden de olabilir, bu fotoğraftaki takılar dışında hiçbir şey kullanmamışım, onu fark ettim. Oysa daha o kadar çok şey var kullanabileceğim, kullanmaktan müthiş mutluluk duyacağım.

Ne olursa olsun boynumdan hiç çıkarmadığım Mardin işi melek kanatlı kolyem, Yunanistan’dan gelen Girit’in Knossos Labirent modeli altın kaplama küpelerim, Atölye Aslita atölyesinden çıkan ve adımın yazdığı kolyem, yine aynı atölyenin Mardin’in çeşitli isimleriyle süslü ve Yunanca sevgi ve evren yazan bilekliklerim,  Mardin işi Süryani nazar boncuğu küpelerim, her zaman birlikte taktığım iki yüzüğüm, Girit işi Phaestos diski yüzüğüm, onun yanında yine sevgili arkadaşım Elif’in hediyesi citrine taşlı yüzüğüm, hiç vazgeçemediğim  ametist taşlı küpelerim, altın küpelerim ve tabii takmazsam ben olmadığımı düşündüğüm, kendimi yarım hissettiğim Mardin işi bana özel hazırlanmış hızmam…

Daha bir sürü takı varken gözümün önünde duran, yalnızca bunları kullanmışım neredeyse son bir yıldır.

Sanırım önümüzdeki zaman zarfında, yani 2017 süresinde hayatın şekli de farklı olabileceğinden, bakalım neleri kullanacağım. Sizlerle paylaşacağım bu konuyu. Kullanmadıklarımın fotoğrafını paylaşmayı da düşündüm ama sonra vazgeçtim. Bu fotoğrafta yalnızca son bir yıldır sürekli ve/veya çoğunlukla kullandıklarım var.

Minimalizm denince şu önem kazanır: İstemek ve ihtiyaç duymak arasındaki farkı bilmek gerekir. Bir de sevdiğin, mutlu olduğun şeylerle yaşayacaksın.

7 Eylül 2016 Çarşamba

Bir Başarı Öyküsü



Bugün size bir başarı öyküsü anlatmak istiyorum.

Kapsül gardırop danışmanlığını yaptığım kişilerde K.Ö. ile ilk olarak Nisan ayının sonlarında İlkbahar ve Yaz ayları için bir Kapsül Gardırop çalışması yapmıştık.

K.Ö'nün ailesi İstanbul dışında ve kendisi İstanbul'da bir ev arkadaşıyla paylaştığı küçük bir apartman dairesinde yaşıyor. Tek bir odaya harika bir sistem kurulabileceğinin, minicik mekânlarda da konforlu, huzurlu ve keyifli bir yaşam sürdürülebileceğine inandığı ama bir türlü nereden başlayacağını bilemediği için benden yardım istemişti.

Genelde danışmanlığını yaptığım kişiler kadın. Ben örnek olması adına bir erkek kapsül gardırop çalışması yapmak istiyordum ve bu da iyi bir fırsattı.

Minimalist yaşama geçmenin ilk kuralı gardırop düzenidir. Mutlaka kapsül gardırop sistemi ile tanışmak gerekir.

K.Ö. ile ilk işimiz gardırobunu düzenlemek oldu. Kendisi hazırdı aslında bu sisteme geçmeye, ilgiyle anlattıklarımı dinledi ve uyguladı.


Fotoğrafta gördüğünüz dolabın muhteşem düzenli hali. İlk halini paylaşmasam daha iyi olur :) Bu gördüğünüz de yalnızca geçici bir düzendi. İlk çalışmaydı. Bu tür çalışmalar zamanla olgunlaşır.

İlk çalıştığımız gün o küçücük odadan 3 battal boy torba atılacak ve verilecek eşya çıktı. K.Ö ve asistanımla birlikte zorlukla taşıdığımız torbaların iki tanesi verilecek eşyalardı ve bunları Şişli Belediyesi'nin "Kullanılmış Kumbarası"na attık. Bu sistem inanılmaz derecede işe yarayan bir şey. Hem birilerine faydası var hem de atacağınız şeyi evde tutmamanız gerekiyor. Tuttuğunuz an her şey yerine dönüyor ve hiçbir şey atamıyor, evi de çöp ev haline getirme yolunda ilerliyorsunuz.


Fotoğrafta K.Ö. ve S.S'yi verilecek eşyaları kumbaraya atmaya çalışırken görüyorsunuz. Bakmayın gülümsediklerine, o torbaları 3 kişi zor taşıdık.

K.Ö.'nün yaz tatilinden dönüp sonbahar için yeniden çalışmak istemesi üzerine kendisinden deneyimleri ile ilgili bilgi almak istedim. Hayatı çok kolaylaşmıştı anlattığına göre. Bir kere işe giderken ne giyeceğim diye vakit kaybetmiyordu artık sabahları, o vakti kahve keyfiyle geçirdiğinden mutlulukla söz etti. Çok rahat etmişti. Alışveriş çılgınlığı geçmişti (ki bu aslında başarının kesin olduğunun habercisidir). Yalnızca atılan şeyin yerine bir şey konması gerekiyor mu, ya da gerçekten ihtiyaç var mı, ona bakıyordu artık. Örneğin söylediğine göre koca yaz boyunca yalnızca 2 tişört ve bir beyaz pantolon almıştı.

Bu sefer minimalist yaşam sırlarıyla tanışacağını ve bu başarısının onu mevsimlik değil yıllık kapsül gardırop çalışmasına taşıyabileceğini söylediğimde çok mutlu oldu.

Evine gittiğimde gördüğüm tablo beni mutlu etti. Fazla bir karışıklık yoktu. Gardırop konusunda sıkıntı yaşamamıştı, yalnızca evi kullanan başka bir arkadaşı sanırım biraz bozmuştu gardırobunu ve düzenini. Bir de yerini hiç beğenmediğim, odayı ferahlatması ve aydınlatması açısından camın önünden almasını tavsiye ettiğim kütüphanesini de söylediğim kısma taşımıştı.

Etrafa baktım, bugün hem gardırobu düzenleyeceğiz, hem de odanı minimalist yaşama hazırlayacağız dediğimde inanamadı.

Gardırobu düzenledik. Geçen çalışmada valize kaldırıp sonbaharda inceleriz dediğimiz kışlık eşyaları indirip ayıkladık. Gerek yazlıklardan ve gerek de kışlıklardan gene bir battal boy torba verilecek eşya çıktı. Kendi isteğiyle ve zaten kararlı bir şekilde ayırmasına rağmen o bile bu çıkan fazlalıklara inanamadı. Şimdilik dolabını 4 mevsimlik hale gelmeye hazır ettik. Kışlık alışverişini tamamladıktan sonra yeniden elden geçirip artık K.Ö'ye 4 mevsimlik bir gardırop hazırlamış olacağız. Hiçbir şeyini de valizlerde tutmak zorunda kalmayacak.




Ben kapsül gardırop sisteminde çoğunluk eşyayı asma taraftarıyım ama bazı şeyleri katlama metodlarıyla kaldırıyorum ve çok da fonksiyonel oluyor. Bunu burada da uyguladık.



Gardıropla işimiz bittiğinde kütüphane ve evraklara giriştik ve tabii ıvır zıvır ne varsa.


Sonuç başarılı. K.Ö. artık minimalist yaşama hazır.



Bu tür başarılar müthiş bir keyif kaynağı. Bu arada laf aramızda, bu seferki verilecekler torbasını da yine 3 kişi zor taşıdık. :)


Asıl yapacakları şimdi başlıyor. Bundan sonra benden alacağı maillerle her hafta günlük 10 dakika ayırarak yapacağı ilginç çalışmalarla inanılmaz sonuçlara ulaşacak.